Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: "Bir Mısırlı tankın karşısına çıkıyor. Elinde molotof kokteyli, silahı yok. Elinde taş yok. Ve kendisine ateş ediliyor ve o orada şahadet şerbetini içiyor.
Başbakan Erdoğan, kentsel dönüşümün üçüncü etabının startını verdiği Bursa'da "Mısır ile ilgili değerlendirmeleri sırasında, gerek Kahire'de gerek dünyanın dört bir yanında darbe karşıtlarının simgesi haline gelen "rabia" işareti yaptı.
Bursa’da konuşan ve Mısır’daki gelişmeleri değerlendiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Avrupa Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın aynaya bakacak yüzleri kalmadığını bildirerek, Mısırda adalet isteyen insanlara kurşun yağarken susan ve susarak onaylayanların, teşvik edenlerin vicdanlarıyla yüzleşemeyecek kadar kanın içine battıklarını söyledi.
BAŞBAKAN'DAN RABİA İŞARETİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, darbe karşıtı gösterilerin sembolü olan, dört parmakla "rabia" işareti yaptı. Başbakan Erdoğan, Mısır ile ilgili değerlendirmeleri sırasında, gerek Kahire'de gerek dünyanın dört bir yanında darbe karşıtlarının simgesi haline gelen "rabia" işareti yaptı. Erdoğan'ın elini kaldırarak, 4 parmağıyla bu işareti yapması üzerine, törene katılan vatandaşlar da üzerinde "rabia" simgesi bulunan dövizleri kaldırarak destek verdi. "Rabia" işareti, Mursi yandaşlarının toplandığı Rabiatul Adeviye Meydanı'ndan geliyor. Rabia, Arapça'da 4'üncü anlamını taşıyor.
CEKETİNİ ÇIKARDI, MISIR’DAKİ GELİŞMELERİ KONUŞTU
Kentsel dönüşümün ardından Mısır’daki gelişmeleri değerlendiren Başbakan Erdoğan, alandakilerden müsaade isteyerek, ceketini çıkarıp konuşmasını sürdürdü. Mısır’da bir süreden beri herkesi üzen ve acılara sevk eden gelişmeler yaşandığını kaydeden Başbakan Erdoğan, 25 Ocak 2011’de Mısır’da bir halk devriminin gerçekleştirilerek demokrasiye ilk adımın atıldığını söyledi. Başbakan Erdoğan, bunun bir uyanış ve Tahrir’den dünya demokrasisine bir selam olduğunu kaydederek konuşmasını şöyle sürdürdü: "Ama ne yazık ki, bu selamı almayan, gözü olduğu halde görmeyenler de vardı. 70 yıl süren diktatörlük sona erdi. Mısır halkı yöneticilerini sandıkta belirlemeye başladı. Maalesef ramazan ayının hemen öncesinde Mısır’da askeri darbe yapıldı. 70 yıl sonra başlayan demokratikleşme süresi çok ağır şekilde yaralandı. 70 yıl otokratik rejime sabredenler, totariter rejimi destekleyenler yüzde 52 oyla başa gelen Sayın Mürsi’ye bir yıl tahammül edemediler. Bu ne demekti. Bu dünyada biz demokratız diyenlerin, bir yerde iki yüzlülüğünü gösteriyordu. Aslında bunlar demokrat değildi.
Çünkü bunlar kendilerine kukla olacak rejimleri istiyorlardı. Biliyorlardı ki Mursi yönetimi yolsuzluklara son verecekti. Biliyorlardı ki yoksulluk içinde kıvranan Mısır yeniden ayağa kalkacaktı. Ama buna bir yıl dahi tahammül edemediler. Ne yaptılar? ‘darbe. Ne dediler. ‘Ama’ dediler. Ama neymiş ama, ‘Mürsi herkesi kucaklamadı’ Nasıl bir şey bu. Yüzde 52 işbaşına getiriyor. Herkesi kucaklamadı diyenler, kendisine darbe yapan Sisi’yi genelkurmay başkanlığına getiren Mursi, genelkurmay başkanlığına getiren Mursi, Şu anda cumhurbaşkanlığına getirilip Anayasa mahkemesine getiren Mursi, Mursi’nin kabinesinin üçte ikisi Mübarek’ten kalmaydı. Dünyaya sesleniyorum. bunun nesini inkar ereceksiniz, Bunu yapan insana karşı, Milli savunma bakanlığına getirdiği kişi darbeyi yapıyor. Tabi bunların arkasında olan var. Bu darbeyi yapanlar halkın oyunu, halkın tercihini yok saydılar. Bununla yetinmediler, ardından kendi halklarını ve kendi vatandaşlarını hunharca katletmeye başladılar. Şu anda binlerce Mısırlı ne yazık ki, askeri darbecilerin tankları karşısında şahadete doğru yola çıkıyorlar."
YAŞINI DOLDURMAMIŞ YAVRU ŞEHADET ŞERBETİNİ İÇİYOR
Dün gece televizyonda yaşanan görüntüleri anlatan ve konuşması sırasında duygulandığı görülen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: "Bir Mısırlı tankın karşısına çıkıyor. Elinde molotof kokteyli, silahı yok. Elinde taş yok. Ve kendisine ateş ediliyor ve o orada şahadet şerbetini içiyor. Televizyonlarda izlediniz. Elinde belkide yaşını doldurmamış olan bir yavru o da şahadet şerbetini içiyor. Çocuklar şahadet şerbetini içiyor, kadınlar şahadet şerbetini içiyor."
16 MİLYAR DOLARI GÖNDERENLER DARBE YÖNETİMİNİN ORTAKLARI
Mursi’nin bir yıllık döneminde Türkiye ve ve Katar’dan başka destek veren ülkeler olmadığını hatırlatan Erdoğan şöyle devam etti: "Batılı ülkeler, İslam ülkeleri, körfez ülkeleri içinde destek veren olmadı. Uluslararası kurumlar; IMF ve Dünya Bankası destek vermedi. ‘Seçimden sonra’ dediler. Kardeşlerim bu iki yüzlülük niye. Nereye kadar. Ve darbe yönetimine ve darbeyi yaptıktan sonra 16 milyar dolar hemen destek geldi. Şimdi soruyorum darbe yönetimine 16 milyar dolar destek verenler, eğer bana sorarsanız onlar darbe yönetiminin ortaklarıdır. Çünkü kişi arkadaşlarıdır. Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu. Tüm bu olaylar karşısında önceki gün ve bugün yapılan katliamdaki şehitlerin sayısı 600. Bugün bir çok şeyi yaşıyoruz. Dün katliamlar aynı şekilde devam etti. Oruç tutanlara kurşun yağdırdılar. İzlediniz. Namaz kılarken, sabah namazında 53 Mısırlı kardeşimizi şehit ettiler. Soruyorum şimdi. ‘Ben Müslümanım’ diyor. Kimi şehit ediyorsun. Müslümanı şehit ediyorsun. Çocuklara, kadınlara acımasızca ölüm yağdırdılar. Hasta taşıyanlara kurşun yağdırdılar. Hastaneleri yaktılar. Asla şiddete başvurmayan, sadece adaletin tecelli edilmesini, seçilmiş cumhurbaşkanının serbest bırakılmasını isteyenlere çok ağır şiddet uyguladılar. Tüm bu saldırıları Bursa’dan Telin ediyorum, lanetliyorum.
FİRAVUNUN İZİNDEN GİDENLER MUSA’NIN İZİNDEN GİDENLER
Kardeşlerim ibadethanelere, camilere, kiliselere yapılan saldırıları da şiddetle kınıyorum. Tüm tarafları daha fazla hassasiyete davet ediyorum. Şu anda müslüman kardeşler kiliseleri koruma altına alıyor ve malum uluslararası medya. Hani gezi medyası var ya. Türkiye’de ve dünyada Aynı orada ne varsa burada onlar var. Bunlar şimdi ne diyor biliyor musunuz. ‘Müslüman kardeşler 30 kilise yaktılar.’ Aslında kiliseyi koruma gayretinde olanlar onlar. Bugün El fetih cami kuşatma altında. Buradan Mısır’a ve dünyaya sesleniyorum; İnsanların ibadethanesi masundur. Ama bunlar Suriye’de ve Mısırda camilerimiz yaktılar, yıktılar. Ha Beşar, ha Sisi. Bunların bir birinden farkı yok. Bunlara destek verenlerinde bir birinden farkı yok. Zülm ile abat olmaz. Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste. Çıkar er veya geç. Çünkü biz, Adeviye’de İskenderiye’de kardeşlerimizin sesini duyuyoruz. Elinde Kuranı Kerim ile şahadete gidenlerin bakışlarını görüyoruz. Bütün bunlar şunu açık söylüyorum. Yerde kalmayacaktır. Hem Türkiye için hem dünyada Türkiye’nin Mısır ile ilgileniyor olmasından rahatsız olan var. Türkiye sussun, Türkiye Mısır’a sırtını dönsün, Türkiye katliamı, darbeyi görmeyip, vicdanını çiğneyip sessiz kalsın diyorlar. Türkiye konuştukça birileri vicdanlarıyla baş başa kalıyor ve bundan rahatsız oluyorlar. Sizin şahsınızda dünyaya, batıya, körfeze, İslam dünyasına sesleniyorum; Şu anda oradaki şehitleri terörist ilanlar edenler var. Ellerinde silah olmadığı halde meydanlarda ben oyumun namusunu istiyorum. diyenler var. Ama onlara terörist olarak hitap edenler var. Bende diyorum ki şu anda Mısır’da devlet terörü icra edilmektedir. Bu devlet terörünü alkışlayanlar onlarla aynı izi süreceklerdir. Diyorum ki şu anda Mısırda iki ayrı tablo var. Bir tablo firavunun izinden gidenler. Bir tabloda Musa’nın izinden gidenler. Tarih bunu böyle değerlendirecek, Şu topluluk bir birini seven topluluk. Bizi parçalamak isteyenlere siz meydanlarda en güzel cevabı verdiniz. bundan sonrada en güzel cevabı vereceğiniz çok iyi biliyorum."
AYNAYA BAKACAK YÜZLERİ YOK
Başbakan Erdoğan, vicdanları rahatsız etmeye, insanlara, ülkelere vicdanı ve insani değerleri hatırlatmaya devam edeceklerini kaydederek, şöyle devam etti: "Şahsım olarak Birleşmiş Milletler Daimi üyelerinin hepsini aradım. AB üyesinin bir çoğunu dışişleri bakanım aradı. İslam dünyasını aramaya devam ediyor. Görüşmeler devam ediyor, edecek. Herkses sussa biz susmayacağız. Çünkü biz şunu biliyoruz. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Biz dinsiz şeytan olmayacağız. Hakkı söyleyeceğiz. Kardeşlerim bakınız. Size tarihin sayfaları açacağım. Üsküp, Saray Bosna, Priştine, Prizren bizim için ne ise Kahire’de odur. Dedeağaç, Kırcali, İskeçe bizim için ne ise İskenderiye de odur. Plevne, Filibe, Tiran, Mostar, Manastır neyse Asvan, Livyat, Milne odur. Eğer biz Mısır’dan yüz çevirirsek Bursa’da Osman Gazi’nin huzuruna varamayız. Biz Şam’a sırtımızı dönersek; Mürat Hüdavendigarın, Orhan Gazi’nin huzuruna çıkamayız. Bursa, ortak bir medeniyettin ortak mirasıdır. Saray Bosna ağladığında Bursa gözyaşı döker, Kahire ağladığında Bursa üzülür ve ağlar. Biz, Biz Osman Gazi’nin Orhan Gazi’nin huzuruna vardığımızda gönül huzuru içinde olmak istiyoruz. Biz kıbleye yöneldiğimizde mesuliyetini yerine getirmiş bir kul hissiyatında olmak istiyoruz. Aynaya baktığımızda vazifesini yerine getirmiş, tarihine, ecdanına, ecdanının mirasına sahip çıkmış kendinden, yüzünden utanmayan yansımalar görmek istiyoruz."
BM Güvenlik Konseyi’nin aynaya bakacak yüzü kalmadığını kaydeden Başbakan Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü: "İşte toplandılar. Mısır’daki gelişmeleri kınayamadılar bile, Sadece Arjantin bir kınamadan bahsetti. Amerika kısmen. Biz BM Güvenlik Konseyi’nden çok acil güvenli ve kararlı sesin çıkmasını istiyoruz. Bazı ülkeler var ki artık ilişkilerini dondurdu. Huzurlarınızda Hollanda, Danimarka’ya teşekkür ediyorum. İslam işbirliği teşkilatının aynaya bakacak yüzü kalmamıştır. AB’nin aynaya bakacak yüzü kalmamıştır. Mısır’da adalet isteyen insanlara kurşun yağarken susan ve susarak onaylayanlar, teşvik edenler vicdanlarıyla yüzleşemeyecekleri kadar o kanın içine batmıştır. Burada şunu da açık açık söylemek zorundayım: Bugün Mısır’a susanlar yarın sıra kendilerine geldiğinde konuşamayacaklar, Bugün Mısır’da susanlar yarın kimseye demokrasi dersi veremezler. Bugün Mısır’da darbeye darbe diyemeyenler sıra başka ülkeye gelince seslerini yükseltemezler. Bugün Mısır’da oynanan oyunu yarın çıkacaklar başka bir islam ülkesinde oynayacaklar. Bugün Mısır’da sergilenen vahşeti yarın belki de başka ülkede sergileyecekler Belki başka ülkeyi belki Türkiye’yi karıştırmak isteyecekler. Çünkü bu bölgede güçlü bir Türkiye istemiyorlar. Bu bölgede istikrarlı, kalkınmış ülke istemiyorlar.
Biz, bu tuzağı bozacağız. Kardeşlerim sabırla bozacağız. Unutmayın Herkesin tuzağı vardır. Ama en büyük tuzak kudret, kuvvet sahibi olan Allah’ın tuzağıdır. Birbirimize inanıp, güvenerek kardeşliğimizi pekiştirerek oyunları bozacağız. İçimizde nifak ve fitne sokmaya çalışıyorlar. Bunlara fırsat ve izin vermeyeceğiz. Bu tuzaklara düşmeyip, bu tuzakları alt üst edeceğiz. Ben sizleri şu etnik yapı, şu kavimden dolayı değil. İster, Türk, ister Kürt ister Arap, ister Gürcü ister Boşnak. Ne olursan ol. İster Roman ol. Sizi yaradandan dolayı seviyorum. Ayırt etmeksizin seviyorum. Çünkü şunu biliyoruz. halka hizmet, hakka hizmettir."
Bu haber 30 defa okunmuştur.