Yalova'lı Akademisyen Furkan Kaya son yazısında Türkiye ve Kuzey Irak yönetimi ile yapılan enerji anlaşmasını dğerlendirdi. Kaya yazısında dikkat çekici çarpıcı tespitlerde bulundu.
XXBURESBOZUKXX KAYA
Dünyanın çeşitli yerlerinde devam eden politik ve ekonomik istikrarsızlıkların yansımasıyla sorunların kronik zeminde küresel barışın tesisinde engel oluşturmasına çözüm olarak olayların bölgesel ölçekte ele alınması büyük önem taşıyor. Bulunduğu coğrafyada azami seviyede ortak menfaatlere sahip devletlerin, potansiyel sorunlarını da kendi aralarında çözüme kavuşturup küresel sisteme entegre olması, küresel barış vizyonuna önemli oranda katkı sağlayacak.
Türkiye enerji güvenliğinde “köprü” vazifesi görüyor.
Bu amaca yönelik Türkiye ve bölgesindeki diğer ülkeleri ortak payda da buluşturacak etkili faktörlerden biri enerji güvenliğidir. Bilindiği üzere Türkiye, coğrafi konumu itibariyle Asya ile Avrupa’yı birleştiren, bir manada iki kıta arasında “köprü” vazifesi gören bir ülkedir. Türkiye’nin enerji güvenliğinde ki kritik rolü de bu anlamda jeopolitik pozisyonunu da pekiştirmektedir.
Enerjinin ağırlık merkezi Orta Asya’ya doğru kayıyor.
Küresel popülasyon her geçen yıl öngörülerin üzerinde artmaya devam ederken, bu yoğunluğun istifade edeceği enerji kaynakları da hemen hemen aynı oranda tükenmektedir. Dünya enerji piyasasının kalbi olarak görülen Orta Doğu coğrafyasında ki enerji rezervlerinin azalması yetmiyormuş gibi bölgedeki siyasi istikrarsızlık ortamının var olan üretimi düşürmesi, bilhassa batının gözünde enerjinin ağırlık merkezinin doğuya doğru, yani Orta Asya, Hazar havzasına doğru kaymasına neden oluyor. İşte tam da bu durumda bereketli Hazar Havzası ile Orta Asya enerji kaynaklarının güvenli bir şekilde Batı ve Doğu pazarına naklinde ABD ile Rusya arasındaki bilek güreşi “enerji borsasının” hangi gücün iradesinde olacağı hususunda ortaya çıkıyor.
Türkiye ile Rusya’nın dinamik enerji politikası.
Böylesine önemli bir konjonktürde Türkiye’nin enerji politikası büyük önem taşıyor. Orta Asya enerji kaynaklarının Batı pazarına taşınmasındaki rolü karşısında Rusya’nın tedarik tekelinin sarsılması, Türkiye’nin Rusya ile olan ilişkilerine zarar vermemelidir. Örneğin, Avrupa ülkelerinin Rusya’nın enerji tedarikindeki samimiyetine güvenmeyerek Türkiye üzerinden enerji sağlamak istemesi, Ankara’nın enerji kartını güçlendiriyor. Diğer taraftan Rusya’dan alının önemli miktarda ki doğal gazın makul oranda fiyatlandırılmasını sürdürtmek, Moskova’nın önereceği Güney Akım Gaz hattının Karadeniz’de Türk karasularından geçmesine izin vermekle paralel olacağının bilinmesini gerektiriyor. Elbette bu tek faktör değil ama Türkiye’nin bölgesel denklemdeki kritik rolünü sürdürmede önemli faktörlerden biri.
Kuzey Irak-Türiye petrol boru hattı Türkiye’nin jeopolitiğine önemli katkı sağlayacak.
Son olarak Kuzey Irak- Türkiye petrol boru hattının faaliyete geçmesi noktasında varılan mutabakat, Irak petrolünün Türkiye vasıtasıyla Avrupa’ya ulaştırılmasını sağlayacak. 240 km’lik boru hattının ilk olarak günlük 400 bin, 2019’a kadar ise günlük 2 milyon varil petrol taşıması bekleniyor. Daha sonrasında ise ek bir hat ile Kuzey Irak doğal gazının tedariki sağlanması öngörülüyor. Bu demek oluyor ki Türkiye, topraklarının altında enerji nakil boru hatları inşa ederek tam anlamıyla “enerji istasyonu” olma yolunda ilerliyor. Türkiye’nin doğusunda enerji zengini ülkeler görülürken, batısında ise tüketici devletlerin fark edilmesinin aslında bu yapının Türkiye coğrafyasının kendisine yüklediği bir sorumluluk olduğu idrak edilmelidir.
Türkiye ve coğrafyasında enerji nakil boru hatlarının çeşitlenmesi bölge ülkelerinin fiziki olduğu kadar manevi anlamda da birbirine bağlayan önemli politikalardan biri olmalıdır. Boru hatları ile birbirlerine bağlanan ülkeler arasında çatışma olasılığı en alt seviyelere inmesi bölgesel istikrara yardım ederken, küresel barışın sağlanmasına da önemli katkıda bulunacaktır.
Haftanın Sözü: “Et kokarsa tuzlanır, tuz kokarsa ne yapılır?”
Bu haber 33 defa okunmuştur.