Yeditepe Üniversitesi Araştırma Görevlisi Furkan Kaya ABD -RUSYA ilişkilerini değerlendirdi.
Geneli itibariyle tarih boyunca rekabete dayalı ilişki modeli üzerine kurulmuş olan Türkiye-Rusya ilişkilerinin temelinde Rusların imparatorluk stratejisi sıcak denizlere inebilme, Türkiye’nin ise bölgesel menfaatlerini Rusya’ya karşı koruma politikaları yer alıyordu.
Bugün ise amaçların değişmediğini, sadece “sistem teorisi” bazında aktörlerin stratejilerinde değişikliklere gittikleri görülüyor.
Avrasya Stratejisiyle Rusya ABD’ye meydan okuyor. Kuşkusuz artık Rusya dediğimizde aklımıza Putin, Putin dediğimizde aklımıza hemen Rusya geliyor.
Bunun en büyük sebebi, Putinli yıllarda Rusya’nın ülke tarihinde belkide imparatorluk stratejisine en yakın anlayışı benimsediğini söyleyebiliriz.
Uygulamaya geçtiği “Avrasya stratejisiyle” Rusya, ABD’nin tek taraflı dış politika anlayışına adeta meydan okuyor. Son dönemde Orta Doğu’da taşların yerinden oynaması ve IŞİD, Özgür Suriye Ordusu, PYD gibi hükümet dışı aktörlerin söz sahibi olmaya başlaması, buna karşılık Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ile birlikte Ukrayna’da Rus yanlısı güç ortaya çıkarması, ABD ile Rusya’nın satranç tahtasının sınırlarının şimdilik bu bölgeler arasında olduğunu gösteriyor.
Ukrayna olmaksızın Rusya bir “Avrupa İmparatorluğu” olamaz.
Türkiye ise bu mücadele bölgelerinin ağırlık merkezinde yer almaya devam ediyor. Batı, Rusya’nın enerji tedarikinde tekelciliğine son vermek için Türkiye üzerinden enerji nakil projeleri üretirken, Rusya Ukrayna’yı by-bass ederek Avrupa’ya ulaştıracağı gazın güzergahını Türkiye’nin izniyle Karadenizdeki münhasır ekonomik bölgesinden geçiriyor.
Diğer yandan Rusya Ukrayna olmaksızın bir “Avrupa İmparatorluğu” olamayacağını düşünüyor. Suriye meselesinde ise Türkiye, IŞİD ve Esad ile mücadelede askeri manada değil, lojistik destek olarak koalisyon güçlerinin yanında olacağını ifade ederken, Rusya’dan şimşekleri üzerine çekmemeye gayret gösteriyor.
Yani Türkiye tıpkı geçmişte olduğu gibi “denge politikası” izlemeye devam ediyor. Putin çantasında sorun ile birlikte çözüm önerileri de getirecek.
Başkan Putin’in Aralık ayında Türkiye’ye ziyaret edecek olmasının başlığında iki ülke ticaret hacminin 2020 yılına kadar 100 milyar dolara ulaştırmanın yolları aranacak olsada, çantadaki esas dosyalar, Kırım ve Ukrayna meseleleri yüzünden Batı’nın uyguladığı ekonomik ambargo ile düşen petrol fiyatları ve Suriye’nin geleceği olacaktır.
IŞİD varili 30 dolardan petrol satıyor. ABD ekonomik yaptırımlar ile Rusya’yı iyice köşeye sıkıştırmayı planlıyor. Bunun içinse petrol fiyatlarını silah olarak kullanıyor. Petrol fiyatlarının aniden düşüş göstermesinin Rusya’ya senelik maaliyeti 30 milyar euro civarında olması bekleniyor.
ABD’nin bu politikasına hizmet eden bir başka enstrüman belki bilerek veya bilmeyerek IŞİD’in kontrol ettiği petrol sahalarından 30 dolar gibi bir fiyatlar piyasaya petrol satmasıdır. Dondurulmuş çatışmalar bölge için en büyük tehdit. Dolayısıyla Türkiye ile Rusya, Soğuk Savaş döneminde ayrı kamplarda yer almış olsalarda jeopolitik konumları onları işbirliğine yönlendiriyor. Çünkü ulusal menfaatleri bir noktada kesişiyor ve hükümetler birbirlerini tehdit edecek politikalardan uzak duruyor.
Bilhassa Rusya’nın Avrasya politikasını Türkiyesiz somutlaştırması son derece güç. Çünkü Türkiye iki bölge arasında geçiş ülkesi ve Batı bloğu ve Orta Doğu ile ilişkilerde katalizör görevi gören bir aktör. Fakat her zaman olduğu gibi bu bölgenin en doğal sorunu dondurulmuş çatışmalar alanı olmasıdır.
Başkan Putin’in Türkiye ziyaretinin satır araları iyi analiz edilmelidir. ABD, dış politika stratejilerini bileylerken, Rusya çok yönlü pro aktif dış politikasını yeniden yapılandırmanın çabasında. Her ne kadar iki ülke arasında rekabet alanları değişmeyecek olsada, tesis edecekleri işbirliği düzeneği bölgesel barışa hizmet edecek. Türkiye ile Rusya arasında potansiyel fırsatlar, ikili anlaşmazlıkların ilişkilere zarar vermesi önündeki en büyük engel.
İşte belkide bu yüzden Başkan Putin “Türkiye’ye yeni ufuklar aramaya geliyorum” diyor. Haftanın Sözü: “ Ordular sizlere bağımsızlığınızı vermiş olabilir, fakat özgürlüğünüzü verecek olan adalettir.”
Francisco Sontander
Bu haber 17 defa okunmuştur.