GÜLENCİLER DEVLETİ UYARDI HUKUKSUZLUK VE NEFRET SÖYLEMİ DEVAM EDİYOR
17 Aralık opreasyonu sonucu gündeme gelen Cemaat-İktidar kavgasına Yalova'daki Cemaat kuruluşları da katıldı.Cemaat opersyonlar bitsin dedi, AKP üzerimizden siyaset yapmasın dedi.
Tarih: 11-02-2014 12:13
Fethullah Gülen cemaatine müntesip dernek ve kuruluşlar tarafından olşturulan Yalova Hukukun Üstünlüğü Platformu düzenlediği basın açıklamasında yürütülen operasyonların durdurulmasını, Ak Parti Yalova teşkilatı ve Yalova Milletvekili Temel Coşkun'u eleştirdi.
Bahar Eğitim ve Külütr Derneği , Yasiad , Yeder , Baran Eğitim ve Kültür Derneği , Şifa SAğlık mensupları Derneği ,Yaged , Yekçev adına yapılan açıklamada " Bizler ‘ YALOVA HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ PLATFORMU’ nu oluşturan STKlar olarak her bir vatandaşımızı doğrudan alakadar eden ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihinin en kaotik gelişmeleriyle alakalı kanaatlerimizi kamuoyuyla paylaşmayı zaruret addettiğimizden, bir basın açıklaması yapmayı uygun gördük ki, bu da STKların hem görevi, hem de en tabii demokratik hakları cümlesindendir.
Kamuoyuna arz edeceğimiz bu metinde, temel demokratik kavramlar yeniden hatırlatılmış, hukukun üstünlüğü ve demokratik kazanımların heba edilmesi riski üzerinde durulmuş, Hizmet Hareketi üzerinden başlayan, daha sonra iktidara muhalif görülen toplumun tüm katmanlarını içine alan nefret söyleminin tehlikesine dikkat çekilmiştir.
Batılı bir siyaset bilimcinin ifade ettiği gibi “İstikrarlı ve etkili demokratik yönetimin gelişip serpilmesi; siyasi sürece katılma alışkanlıklarına bağlıdır. Siyasi kültür demokratik süreçleri desteklemediği taktirde , o sistemin başarı şansı zayıflar.” Bu cümleden hareketle STKların hukukun çizdiği ölçüler içerisinde daha etkin rol üstlenmeleri gerekmektedir.
17 ARALIK VE SONRASINDA YAPILAN HUKUKSUZLUKLAR
AKPnin 12 yıllık iktidarı süresince ülkenin kazanımları yadsınamaz bir realitedir. Lakin 17 aralıkta başlayan ve boyutları henüz yeni ortaya çıkan büyük yolsuzluğa karşı yapılan operasyona verilen tepki ve sonrasındaki hukuksuzluklar bırakın 12 yıldaki kazanımları, meşrutiyetten bugüne elde edilen gelişmeleri riske atacak mahiyettedir.
Yolsuzlukların üzerini örtme gayretiyle hayali düşman senaryoları üretilmiş, bürokraside hassaten emniyet ve yargıda çok büyük kıyımlar yapılmış bir çok vatan evladı, hakkında elle tutulur iddialar olmadan yerlerinden edilmişlerdir. Oysa herkes bilir ki kollektif cezalandırma yapılamaz, cezalar bireyseldir. Bu uygulamalar pagan ve ilkel toplumlarda görülen bir durumdur. Kuranın ilkesine göre de kimse bir yakının günahı yüzünden cezalandırılamaz. (Bkz. İsra 15.ayet)
Ayrıca bu tasfiyelerin yaşanan hadiselerin çok öncesinde yapılmaya başlanan ve anayasal bir suç olan fişlemeler neticesinde yapıldığı ortaya çıkmıştır. Aslında temel problem 12 eylül referandumuyla halkın çoğunluğunun desteğini alan AKP nin söz verilen anayasal reformları bir türlü gerçekleştirmeyip devleti kutsar hale gelmesidir.
Modern çağda “ devlet iktidarının birey özgürlükleri lehine sınırlandırılması çabası” olarak nitelendirilen anayasalcılık anlayışı günümüzde rafa kaldırılarak devlet, Thomas Hobbesin “mutlak iktidarla donatılmış bir devlet” diye tarif ettiği ve ismini fantastik bir deniz canavarından alan Leviathan ismini verdiği bir canavara devşirilmeye çalışılmaktadır. Lakin canavarın sonunda kimin yutacağının belli olmayacağı ve hepimizin aynı gemide olduğumuz realitesi göz ardı edilmektedir. Hatta Montesguieu’nun da asırlar önce üzerinde durduğu kuvvetler ayrılığı da iğfal edilmiştir. Bu tam anlamıyla bir geriye dönüş ve tedenni dir.
Yine gayrimeşru metodlarla elde edildiği anaşılan Paralel bir medya ordusu oluşturulmuş ve kendilerine ulaşan haberin kaynağını tetkik etmeyen insanların düşünceleri ipotek altına alınmıştır. Nihayet hukuksuzluğun ve antidemokratikliğin zirvesi diyebileceğimiz internet yasasıyla anayasal bir hak olan bilgi edinme ve haber alma özgürlüğü yok edilmek istenmektedir.
Bu süreçte Cumhurbaşkanımızın görevde olduğu gerçeğini kabul etmemize rağmen ( malum tersi mülahazalara alınganlık gösteriyor ), daha aktif bir rol üstlenmesini beklemekteyiz.
NEFRET SÖYLEMİ
Toplumu derinden yaralayan ve sosyal kırılmalara sebebiyet verme tehlikesini taşıyan, aynı zamanda bir suç eylemi olan başka bir problem de nefret söylemidir.
Maalesef bizatihi Başbakanın alışkanlık haline getirdiği bu üslup toplumu her geçen gün germekte ve kutuplaştırmakta bulaşıcı bir hastalık gibi alta doğru yayılmaktadır. Hayatlarında haşhaşlı ekmek yemekten başka zararlı maddelerle hiçbir alakası olmayan bir topluluğa haşhaşi denmiştir.
Üstelik bu sözden kısa bir zaman önce Türkçe Olimpiyatlarında yine aynı topluluk Başbakan tarafından Selçuklu alperenlerine benzetilmiş, geldiğimiz noktada Selçuklu döneminin önemli devlet adamlarından birisi olan Nizamül Mülkü şehit eden Hasan sabbahın adamlarıyla özdeşleştirilmiştir. Bunlar büyük tutarsızlık örnekleridir. Bu kadar fikri savrulmanın günahları örtme gayretinden başka mantıklı bir izahı yoktur. Yine Hayatını insanlığın selametine adamış ve hizmetine mani olur endişesiyle bir yuva kurmayı bile düşünmemiş, Hz. Peygamberi (sav) her andığında saygısından yerinden kalkan bir insan yalancı peygamberlikle itham edilmiştir.
Bu yaralayıcı üslup yerelde de benimsenmekte ilimizdeki siyasi kadrolar tarafından da tercih edilmektedir. Vekil ve il yöneticieri seçim sürecinde projeler değil camia aleyhtarlığı üzerinden kampanya yürütmektedirler.
Daha düne kadar kardeşane ilişkler yürüttüğümüz insanların bu tavrı kamu vicdanını yaralamaktadır. Hatta camilerde bazı imamlarımız siyasi üslup kullanarak sohbetlerinde camia antipropagandası yapmaktadır.
Bunun sonunda Emevi döneminde hutbelerde Ehli Beyte lanet yağdırıldığı gibi birgün hizmet hareketi de aynı şeye mi maruz kalacaktır?
Mehmet akif merhumun ifade etiği gibi “Sen ben desin efrad, aradan vahdeti kaldır; milletler için kıyamet işte o zamandır”. Unutulmamalıdır ki bu çok tehlikeli bir oyundur.
SONUÇ OLARAK
Bu ülke sadece bir parti devletine ait değil, Anadolu insanının her bir ferdinindir. Lakin ülkemiz uluslar arası arenada hergeçen gün yalnızlaşmakta, ekonomimiz endişe verici bir gerilemeye doğru kaymaktadır. Daha da tehlikelisi ayrıştırıcı bir üslupsuzluk yüzünden kardeşin kardeşe düşman haline gelmesi riski endişeyle gözlemlenmektedir.
İvedilikle hukukun yolu açılmalı, iktidardan beslenen medya yalan ve tezvirattan vazgeçmeli ve hayatını ülkesine ve insanlığa adamış fedakar insanlara örgüt üyesi, çete söyleminden vazgeçilmelidir.
Ayrıca bir partiye taraftarlık ne imani ne de İslami bir mevzudur. İslami söylemlerle insanlara manevi baskı yapılmaktan sarfı nazar edilmelidir. Zaten ahlakın olmadığı yerde dindarlıktan söz etmek mümkün değildir. Din haram ve helalden ibarettir. Maalesef dindar insanların tarafgirlik yüzünden helal haram kavramlarını bile hafife aldıklarını müşahede etmek bizleri derinden yaralamaktadır. Bir zümre islamı, İslam ilmihali üzerinden değil siyaset ilmihali üzerinden okumaya başlamıştır.
Bu ülke insanı er geç hakikatleri kavrayacak ve yeniden ülkemiz dünya sıralamasında hak ettiği yeri ihraz edip hukukun üstünlüğünü kalıcı hale getirecektir. Bu sürecinde geçmişte yaşanan imtihanlar gibi geçici olduğuna inancımız tamdır.
YALOVA HİZMET PLATFORMU BASIN AÇIKLAMASI 2014 paylaşan: f100004456386475
Bu haber 20 defa okunmuştur.
Etiketler :
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri